Sanatçı, işte biçim olarak da derdini bizden daha iyi anlatan, senin-benim gibi zaafları olan bir âdemoğludur, o kadar. Tanımamışsan onu, iyi etmişsin. Tanıyınca o kadar da sevmeyeceksin. Senin gibi eksikli görecek, indirivereceksin onu biçtiğin tahtından. Sanat denen ruhla kısa süreliğine bağ kuran sıradan bir medyum olduğunu nasıl anlatayım sana? Sanat eserini, her deneyimlediğinde, her tükettiğinde işin yarısı da sana aittir. Sanatçıyı tanımamanın da verdiği gizemle, hayranlığınla sen de katılırsın sanat eserinin üretimine. Hiçbir yazar, senin hayal gücün kadar iyi anlatamamıştır o sahneyi aslında. Hiçbir ressamın renkleri senin muhayyilen kadar geniş bir palette şekillenmez. Hiçbir piyanonun tuşları yetişmez senin örs ve çekiç kemiklerine. Sanatçıyı tanıyacaksın da ne olacak? Tanıyınca hem o değer yitirecek, hem de sen. Onu kendi seviyene yaklaştırmak için giriştiğin tüm çabalardan dolayı belki de ikiniz de rezil olacaksınız. Bırak, tanımayıver eseri üreteni. Böylelikle o, sanat eseri olarak kalmaya devam etsin