dayandılar, okudular ve katıldılar hayata gürül gürül akan sular gibi. Elbette o yaralar yüzünden ahir ömürlerinde illetli olup, dermandır diye yanlış itikatlarla, yanlış kapılara kul olanlar da çıktı ama onların sayısı küsuratla bile ifade edilemez Sevgili Ahmet, çabuk çürüyen cinsten bir keresteye atılmış bir ya da iki kertik, hepi topu bu kadar.
Nicedir izliyorum senden istediğim kişinin İmam-hatiplileri ikinci sınıf vatandaş saydırma gayretlerini, onları küçümseyen bakışlarını, onlar için kullandığı çirkin dili; onların adları çevresinde üretmeye çalıştığı fitneyi... Ve istiyorum ki, İmam-hatipli olmak nasıl bir duygudur, bunun için hangi bedeller ödenmiştir ona anlatayım. İşte bu nedenlerle onu senden istiyorum.
Tamam, haklısın, ben de biliyorum kafası kalındır biraz, zor anlar ama ben ona ince ince, tane tane anlatacağım. Sen hep ona karşı o gür sesinle ünlediğinden, korkusundan kulakları da kapandığı için sanırım sana karşı kalıcı bir duyamama özürlüsü olmuş adam; izin ver bir de ben deneyeyim sesimi duyurmayı. Hem ben senin gibi doğrudan, dümdüz anlatamam zaten, bu konuda pek becerikli değilimdir bilirsin; biraz teşbihin dilini, biraz mecazın maharetini kullanırım; elifi anlatacaksam “bu mertek değildir”, minareyi anlatacaksam “bu boru değildir”, ezanı anlatacaksam “bu şarkı değildir”, imamı anlatacaksam “bu ölü yıkayıcısı değildir” diyerek başlarım söze; gerekirse üşenmem ince ince çizgi