Evinizde yemek vakti olduğunu varsayalım. Çocuğunuz odasında çizgi film izliyor. Odasına giriyor:
“Aylin, kızım, yemek hazır, haydi mutfağa!” diyorsunuz.
“Tamam, anneciğim, geliyorum” diyor; ama film izlemeye devam ediyor.
“Sana söylüyorum, beni duymadın mı? Yemek hazır, hemen televizyonu kapat, gel!”
“Lütfen anne, en heyecanlı yerine geldi. Nimo çocuğunu kurtarsın geliyorum.”
Beş dakika geçtiği halde Aylin sofraya gelmezse ne yaparsınız? Kızarsınız tabi. Kızgın bir yüz ifadesiyle odasına girer; “Artık sofraya gelme vakti küçük hanım, hemen o televizyonu kapatıp mutfağa geliyorsun!” diye bağırıyorsunuz.
Çocuk: “Neredeyse bitiyor anne, lütfen…” diyor; ama siz dinlemiyorsunuz, televizyonu kapatıyorsunuz. Çocuk da sizi takip edip mutfağa geliyor.
Neden geldi. Sizi daha fazla bekletmemek ve üzmemek için mi? Doğrusunun bu olduğuna inandığı için mi?
Yemeklerin soğumasını istemediği için mi? Hayır. Ya, niçin? Mecbur kaldığı için. Kapalı bir televizyonda çizgi film izleyemeyeceği için. Siz kapatma davranışınızla gerçekte ne demek istediğinizi gösterdiğiniz için, otoritenize boyun eğmek zorunda kaldı.
Bazı okuyucularımız, televizyonu kapatmayı baskı veya ceza olarak değerlendirebilir; ama değildir. Çocuklar, son sözün, gücün ve otoritenin sizde olduğunu öğrenmeleri gerekir.
Eğer davranışınız sözünüzü desteklemezse, çocuk sözünüzü duymamış gibi yapar. Psikolojide buna “sağır dinleme” diyoruz. Çocuktan bir şey yapmasını istediğinizde, duymamış gibi yaparak, onaylamadığınız davranışı devam ettirir. Siz de isteğinizi tekrar eder durursunuz. Sözlerinizden anladığı şudur:
“Bu davranışını onaylamıyorum; ama bir süre devam edebilirsin.”
Çocuklar, her konuda, gerçekte ne kastettiğimizi öğrenmek için devamlı sınırları zorlayacaklardır.