O halde, açık bir ikilem söz konusuydu. Ya geri kalmış dinsel görüşleriyle sizin Aklın evrenselliğine dönük inancınızı zımnen sorgulayan, siyaseten uysal bir halkı tercih edecektiniz; ya da olası bir siyasal hoşnutsuzluk maliyetini göze alarak, Aklın ölçeğine duyduğunuz inancı doğrulayabilecek, akılcı zihniyete sahip bir yurttaşlığı destekleyecektiniz. Bilginler kendilerini, zaman zaman herkesin erişimine açık hakikatleri koruyan öncüler olarak mı, yoksa bu öğretileri sıradan kitlelerden sakınan seçkinler olarak mı görecekti?