Fransız dilinin büyüleyici tınısı, en basit gündelik olaydan bahsederken bile methiyeler diziyormuş gibi hissettirmesi malumunuz. Fransız edebiyatını orijinal dilinden okumayanlar için bu baştan çıkarıcı özellikler aşkların, duyguların ve tutkuların öykülerinde gizleniyor.
Çingene güzeli Esmeralda, çirkin kambur Quasimodo, Notre Dame Katedrali ve baş oyuncu Paris. Hiç eskimeyen kıskançlık, tutku, iyilik, kötülük ve intikam temaları Hugo’nun elinde epik masala dönüşüveriyor.
Büyük olasılıkla okulda okudunuz, belki der olarak belki yaz tatilinde. Denemeler’in bu kadar sevilen ve yüzyıllar sonrasında bile önemli sayılan bir eser olmasının nedeni genel geçer, her yaşta farklı hissettiren fikir, duygu ve yorumları barındırması. Bu kitabı okuyanlar bol alıntı paylaşırmış, efsane böyle söylüyor.
Aşk mı para mı? Çok mu banal bir soru? Eugénie bu ikilemde, bir yanda babasının mirası bir yanda yeni yeni uyanan tutku ve aşkı. Denir ki bu kitap o kadar meşhur olmuş ki Balzac “Eugénie Grandet’nin yazarı” olarak anılmaya başlamış. Onun için sinir bozucu olmalı.
Baharın gelmesiyle İstanbullular bol bol lale ile karşılaşıyor şehir içinde. İstanbul dışında yaşayanlar için lalenin neden bu kadar tutkuyla bağlanılan bir çiçek olduğunu anlamanın yolu bu kitap olabilir mi? Pek sanmıyoruz ama yine de okuyun.
Stendhal aslında yaşamı boyunca Napoléon ile beraber savaşmış bir asker. İtalya, Rusya seferlerine katılan Stendhal aynı zamanda psikolojik romanın kurucusudur. Kırmızı ve Siyah’ta renkler üzerinden ikilemleri, çelişkileri anlatıyor. Yazar her bir karakterin psikolojilerini didik didik analiz ediyor.