Örneğin, iki saatlik bir serbest zamanınızda televizyon izlemeyi seçtiğinizde, sadece bir seçim yapmış olmuyorsunuz. Bu tercihinizle; sevdiğinizle sohbet etmeyi, annenizi telefonla aramayı, bir dosta mektup yazmayı, ıssız yollara da tek başına dolaşmayı, bir kitaba başlamayı, bir konuyu araştırmayı, müzik dinlemeyi ve daha yüzlerce seçeneği elemiş de oluyorsunuz.
Seçme ediminin doğasından kaynaklanan bir durum bu. Bu nedenle, iktidarların istemediği düşüncelerin ve ortamların engellenmesi için, en az baskı ve şiddet kadar önemli olan, kitle iletişimini kontrol altında tutmaktır.
Çünkü bir düşünür, sanatçı, eylemci olarak varlığınız büyük ölçüde medyada yer almanıza bağlı. Kamuoyu açısından, varolmak ile televizyonda görünmek, neredeyse aynı anlama geliyor.
Dolayısıyla, televizyona çıkanları seçmek, kimlerin var olacağını belirlemekten çok daha fazla, kimlerin ortaya çıkamayacağını belirlemek işlevini yerine getiriyor.
Seçmek, çoğu zaman bir iktidar uygulamaktır. İktidar her yerdedir. Mahallede, okulda, fabrikada, ailede, televizyonda… Ama direniş de her yerdedir! en çok kitaplarda…
Çünkü kit
ap, bireyselliği besler; ne isteyeceğinizi ve nasıl düşüneceğinizi şekillendiren medyaya karşı direnme gücünüzü artırır.
Elinizdeki kitap, yalana karşı mücadele ederken yanınızda yer almak için yazıldı. Kitle iletişim egemenlerinin manipülasyonunu yenmek için. İfade özgürlüğünü aşan bir düşünce özgürlüğü için; yani, kendi sözünüzün olması için. “Anlamak” için, «gideni ve gelmekte olanı"…
