Biz âciz kullarını lûtf u keremiyle yoktan var eden, varlıklar içinde insan, insanlar içinde de ümmet-i Muhammed’den kılan; İslâm, îman ve Kur’ân nîmetleriyle şereflendiren Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun!
Bu dünyada istikâmet rehberimiz, kıyâmette ise şefâat melceimiz, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’ya, O’nun mübârek ehl-i beytine ve ashâbına sonsuz salât ü selâmlar olsun!..
Muhterem kardeşlerimiz!
Bu fânî âlemde hepimiz çeşitli sûretlerde ilâhî imtihanlardan geçiyoruz. Hak katında hangi mevkîde bulunduğumuz; bugün karşılaştığımız hâdiselerde sergilediğimiz hâl ve davranışlara göre belirleniyor. Yani asıl hayat olan âhiretin, bizlere ebedî bir saâdet mi, yoksa -Allah korusun- sonsuz bir felâket mi olacağı, bu dünyadaki durumumuza göre şekilleniyor.
Rahmeti gazabını geçmiş olan yüce Rabbimiz ise biz kullarını Cennet’ine dâvet ediyor. Bu dâvete liyâkat kazanabilmemiz için de, kitaplarıyla, peygamberleriyle ve peygamber vârisi âlim ve ârif kullarıyla bizlere yol gösteriyor, müstesnâ yardımlarda bulunuyor.
Hak dostları, nebevî irşâdın ve davranış mükemmelliğinin âdeta zamanlara yayılmış temsilcileridir. Onların hikmet dolu îkaz ve nasihatleri, Rasûlullah r’in sohbetlerinden akseden bir feyz tecellîsidir. Onların sohbetlerindeki mânevî istifâdenin merkezi, yine Peygamber Efendimiz r’dir.
Tarih boyunca toplumlar, hep gönül ehli Allah dostlarıyla huzur bulmuştur. Zira onların dergâhları; yorgun, mahzun, kimsesiz ve yaralı gönüller için âdeta birer rehabilite merkezi vazifesi görmüştür. Vesvese ve şüpheler, o mahfillerden esen rahmet nefesleriyle yerini yakîn ve itmi’nâna bırakmıştır. Nefsânî ihtiraslar, onların feyizli irşâdı bereketiyle yerini mânevî şevk ve gayretlere bırakmıştır. Kalplerdeki kin ve husûmet dikenleri ayıklanmış, muhabbet ve kardeşlik bağları yeşermiştir. Dağılmaya yüz tutan nice yuvalar ve dostluklar ihyâ edilmiş; gönüller arasında merhamet ve fedakârlıkla perçinlenen muhabbet köprüleri inşâ edilmiştir.
Velhâsıl toplumlar, gönül ehli âlim ve ârif zâtların irşâdından müstefîd olduğu müddetçe huzur içinde yaşamıştır.
Bugün de toplumumuz Hak dostlarının rehberliğine muhtaç. Rasûlullah r Efendimiz’in ilim, irfan ve gönülleri tezkiye vazifesine vâris olan, takvâ ehli âlimlerin irşâdına muhtaç. Gaflet ve cehâlet sebebiyle sâfiyetini yitiren akîdeler, o mâneviyat yıldızlarının istikâmet ölçülerine muhtaç. Açlar ve yoksullar nasıl imâretlere muhtaç ise, rûhî açlık ve mânevî mahrûmiyet içindeki insanlar da Hak dostlarının gönül dergâhlarına hasret. Hastalar nasıl doktorlara muhtaç ise, rûhî ihtilâçlar içerisinde kıvranan insanlık da gönül tabiplerine hasret…
Biz de bu mânevî hasreti bir nebze olsun dindirebilmek maksadıyla uzunca bir süredir Altınoluk Dergimizde “Hak Dostlarından Hikmetler” üst başlığıyla yazılar kaleme almaktayız.
Bu yazılarımızda, fânî hayat yolculuğumuzu selâmetle tamamlayabilmek için düstur edinmemiz gereken bâzı Hak dostlarının îkaz ve nasihatleriyle gönüllerimizi yoğurmaya gayret etmekteyiz. Tâ ki gönül dünyamız, “onların âlemi”ndeki güzellikleri yansıtan berrak bir ayna hâline gelsin. Hâl ve davranışlarımız, Allah dostlarının fazîletlerinden hisselerle feyizlensin.
Kıymetli okuyucularımız!
Mâlûmunuz olduğu üzere, Hak dostlarının hikmetli sözlerinin şerh ve îzâhına gayret ettiğimiz Altınoluk yazılarımızı, her bir Hak dostu için müstakil kitapçıklar hâlinde, sizlere takdim etmeye başlamıştık. Câfer-i Sâdık Hazretleri’yle alâkalı yazılarımızı derlediğimiz bu nâçizâne eser de, bu serînin bir devamı mâhiyetindedir.
Rabbimiz, gönül dergâhına misâfir olduğumuz bu büyük ehl-i beyt imâmının hikmetli nasihatlerinden müstefîd olmayı cümlemize nasîb eylesin.
Âmîn!..
Osman Nûri TOPBAŞ
Eylül 2015
Üsküdar