Eski Mısır'da başlayıp, Türklerin Anadolu'ya yerleştiği çağa uzanan bir aşk hikayesinin anlatıldığı bu kitapta; aşkın kaynağı, sonsuzluğu ve yaradılışın sırrı olma özelliği ortaya konulmaktadır. Eski Mısır ve Anadolu; dünya uygarlık tarihinin önemli başlangıç noktalarıydı. Ama her şey farklıydı bu topraklarda. Eski Mısır; pagan inançları ve yönetimin devamlılığı ile binlerce yıllık istikrarı simgelerken, Anadolu göç eden kavimlerin, tek tanrılı dinler de dahil farklı inanç ve uygarlıkların buluşma noktası olmuş bu yüzden sürekli bir barış sağlanamamıştı.
İki dönemin insanlarının ortak etkileşim sahası aşkın evrenselliğiydi. İnsanlar her zaman sevdiler ve benzer duyguları paylaştılar. Aşkın büyüsüyle mutlu olup, ihanetler karşısında acı çektiler. Hasretin ateşiyle yanarken, vuslatın şevkiyle sarhoş oldular. Aynı güneşin doğuşuyla umutları tazelendi ve aynı mehtabı seyrederek sevgi sözcüklerini fısıldadılar sevgililere. Bu kitabın kahramanları, aşkı doyasıya yaşarken aslında bu duygunun felsefi, sanatsal ve bedensel yönlerini de keşfe çıkmaktadır.