İnsanoğlu, eşyayı ölçme girişiminin sonucunda sayıyı fark eder, daha sonra âlemin sayısal bir düzen üzerine kurulu olduğunu anlar. Her toplumun sayıyı düşünüp sembolleştirmesi, bu bilginin Allah vergisi olarak doğamızda var olduğuna işaret etmektedir. Sayılar, âlemin kozmik dilidir. Bu yüzden evrendeki varlıkların sırrı, bu dilin çözülüp anlaşılmasıyla bilinebilir. Nitekim İbnü’l-Arabî de sayının ilâhî mertebeden sırlar taşıdığını belirtmekte ve sayının ilkelerinden hareketle varoluşun ilâhî sırlarının bilinebileceğini düşünmektedir.
Rüya ise insanı, onun ruhsal dünyasını ve bilinçaltını anlamada başvurulan kadim metotlardan biridir. İbnü’l-Arabî rüyaların ta’birini varlık mertebeleri anlayışıyla açıklamaktadır ve onun düşüncesinde rüya, insanın varoluş serüvenine dair mühim ipuçları barındıran hakikatler içermektedir.
Birinci bölümünde İbnü’l-Arabî’nin rüyalara dair yaptığı değerlendirmeler, ikinci bölümünde ise sayı ile varlık arasında kurulan irtibat üzerinde durulan “İbnü’l-Arabî — Sayılar ve Rüyalar” isimli bu eser, İbnü’l-Arabî’nin sayıları ve rüyaları nasıl bir irtibat üzerinden ele aldığını anlamamızda oldukça aydınlatıcı ve bilgilendiricidir.