Yıldızların gözlenen parlaklıkları, yıldızın uzaklığının karesiyle ters orantılı olarak azaldığından (ışık, alanı uzaklığının karesi kadar artan bir küreden her yöne eşit olarak yayılır, ışık daha geniş bir alana yayılırsa, herhangi bir noktada gözlenen ışığın yoğunluğu alanın büyüklüğüyle ters orantılı olarak azalır) uzaktaki yıldızların uzaklıklarının belirlenmesi her zaman astronominin başlıca zorluklarından biri olmuştu. Henrietta’nın keşfi bu alanda bir devrim yarattı. (Nobel Ödülü konusunda hiçe sayılan Hubble, sık sık Leavitt’in çalışmasının ödüle layık olduğunu söylerdi, gerçi bunu söylerken kendi yararını düşünmüş, sırf kendisini sonraki çalışmalarıyla bu ödülü Leavitt’le paylaşması doğal bir rakip olarak gördüğünden bunu önermiş olabilir.) İsveç Kraliyet Akademisi 1924’te Leavitt’i Nobel’e aday göstermek için resmi çalışmalara başladığında, Leavitt’in üç yıl önce kanserden öldüğü öğrenildi. Kuvvetli karakteriyle, kendi kendisinin reklamını yapma yeteneğiyle, bir gözlemci olarak becerileriyle Hubble herkesin tanıdığı bir isim haline gelirken, Leavitt yalnızca astronomi tutkunlarının bildiği biri olacaktı.