Konstantin'in Sırrı yazarından 80'lere farklı bir bakış… Yine tarihi gerçekler, yine destansı bir aşk hikayesi, yine mistik tatlar içeren bir anlatımla farklı bir kurgu ve nefes nefese okunacak polisiye bir macera…
«Kıvırcık ağabeyi iyi tanıyordum. Onun dayak yediğine bir şekilde inansam bile, birilerine yalvardığına inanmam mümkün değildi.»
«--— fark ettim ki siz, konumunuz gitgide yozlaşmasına rağmen küreselleşen karanlık güç odaklarının mahallelere sızmasının önündeki son ciddi engellerdiniz…Kendinize has adalet mantığınız her ne kadar biz kanun adamlarını rahatsız etse de, siz tüm modern ve teknolojik imkanlara rağmen bizim baş edemediğimiz o karanlık güçlerle tokatlarınızla baş edecek kadar önemli güçtünüz…»
«Kime aşık olduğunu hiç öğrenemedim. Sadece çok efkarlı olduğu bir gün,"He bacım, vardır yüreğimizde bir ok yarası ama dağlayıp geçmiçim! Deşip de kanatma…"
«Benim için çok kavga ettin, çok ıslandın yağmur altında… Yıllarca bir gölge gibi gezindin peşimde. Gönlümü çelebilmek için her fedâkârlığı yaptın. Fakat ben en çok «Bırak artık peşimi» dediğimde hiç ısrar etmeyip, bir daha gözüme gözükmemene hayran kalmıştım"
«…'Bu âlemde polisler ne zamandan beri karılarına hava atmak için haybeye kimlik soruyor ulan dümbük! Sen beni kırk yıldır çok iyi tanırsın, al sana hüviyetim!' diyerek o sert tokatlarından birini Emniyet Amirinin suratına indirdin.»