Ruhlar dünyası, doğal ortamda yaşayan insanların gözünde bir zamanlar insanoğlunun daha kolay erişebildiği yakın ve zorlayıcı bir gerçekliktir. Yitik cennet miti bütün kültürlerde vardır, insanoğlunun bir zamanlar göksel varlıklarla daha yakın yaşadığı ve günlük ilişkiler kurdukları kabul edilir. Göksel varlıklar ölümsüzdüler, birbirleriyle, hayvanlarla ve doğayla uyum içinde yaşarlardı. Dünyanın ortasında, insanların tanrılar âlemine ulaşmak için kolaylıkla tırmanabildiği, yeryüzüyle gökyüzünü birbirine bağlayan bir ağaç, bir dağ ya da bir sırık vardı. Derken bir felaket yaşandı: dağ çöktü, ağaç kesildi ve cennete ulaşmak güçleşti. En erken ve neredeyse evrensel bir mit olan Altın Çağın öyküsünün tarihsel olması amaçlanmamıştı. İnsanoğluna doğal gelen kutsal varlıkların deneyimlerinden kaynaklanan bu öyküde onların neredeyse elle tutulabilir, ama erişilemez oldukları gerçeği vurgulanır. Antik toplumlarda mitolojilerle dinler çoğu zaman yitik cennete özlemleri yansıtmaktadır.4 Öte yandan, mit yalnızca geçmişe özlemi dile getirmek için kullanılmazdı. Başlıca amacı, insanlara bir tek hayal âlemine daldıkları anlarda değil, günlük ödevlerini yerine getirirken de bu arketip dünyaya geri dönebileceklerini göstermekti