Genç kadın, bekleme salonunun önünden geçerken gözü tanıtıma takıldı, eşinin elini bırakıp izlemeye koyuldu. Şöyle diyordu: “Artık estetik ameliyatlara, bezdirici diyetlere, bir kalıba girmeye son! Bu, kendinizi değiştirmeniz ve mutluluk için eşsiz bir fırsat: İstediğiniz herkes olabilirsiniz! Kendinizi değiştirmeyin, fikrinizi değiştirin! Beyninize takılacak küçük bir çiple istediğiniz bütün özellikleri kazanabilir; kendinizi daha hırslı, daha çalışkan, daha popüler yapabilirsiniz. Eğer bu konuda fikir almak isterseniz, Nöroteknoloji bölümümüze uğrayın.” Reklam değişti, şimdi de hastanenin ünlü Nöroteknoloji uzmanlarından birisi konuşuyordu: “Birçok hastalığı, özellikle psikolojik problemleri, ilaçsız tedavi ettik. Misal; depresyon hastaları, duygu-durum bozuklukları, kişilik bozuklukları ve daha niceleri tek bir çiple, on beş dakikalık cerrahi bir müdahaleyle son buluyor. Suçlular üzerinde yaptığımız sayısız modellemeyle artık onları çok daha iyi insanlara çevirdik ve şehrimizdeki hapishane kapanma noktasına geldi. Suç oranları azaldı, hastane başvuruları azaldı, daha sağlıklı bir toplum olduk. Geçmiş yıllarda hep ‘Olumlu düşünün, ne düşünürseniz osunuz.’ diye bir akım vardı. İnsanlar bir şeye odaklanıyor ve onun gerçekleştiğini hissetmeye çalışıyorlardı. Eğer böyle hissederseniz gerçekliğe bir adım daha yaklaşırdınız, falan filan... İşte bu sistem o fikirden çıkıyor ama size düşünün ve bekleyin demiyor. Tek bir hareketle sizi tamamen değiştiriyor. Sizin kişilik özellikleriniz, huylarınız, hayata bakış pencereniz... Zihninizin içine yerleştirdiğimiz bu çip, yerleştikten sonra sarmal bir dokuya dönüşüp zihnin kıvrımlarına doğru saçaklanıyor. İstediğiniz özelliklere sahip beyinler nasıl çalışıyorsa onu taklit edip, o bölgeleri uyarıyor. Örneğin; yaratıcı olmak isteyen bir mimar, çizim yapmayı her düşündüğünde beyninin yaratıcılık kısmına küçük uyarılar geliyor ya da hiperaktif çocuğunuz, yaşıyla oranlanan aktivite sınırının üzerine çıkarsa uyarılar devreye giriyor ve sakinleşiyor. Kendinden memnun olmayan bireyler, kendini olduğu gibi sevmeyi öğreniyor. Kendini dışlanmış hisseden bir birey artık öyle hissetmiyor ve farklı düşündükçe, farklı hissettikçe diğer hayatların eksenine daha kolay girebiliyorlar.”