Amerikan burjuvazisinin felsefi mücadelesi, doğrudan Amerikan tekelci burjuvazisinin politik ihtiyaçlarına hizmet eden ve ABD başkanlarının görevlendirilmiş memurlarından oluşan bir propaganda aygıtı özelliği kazandı. Bu nedenle, duruma ve koşullara göre; bir yandan baskı ve yıldırma politikaları, iftira ve demagoji kampanyaları sürdürüldü, öte yandan; en geri ön yargıları yeniden canlandıran dini gericilik, insan içgüdülerine seslenen natüralizm ve yeni Freudculuk ve bireyciliği, öznel idealizmi esas alan varoluşçuluk vb. akımlar her türlü yolla desteklendi, propaganda edildi. Kilise, komünizme karşı mücadelenin en önemli dayanaklarından biri haline getirildi. Dolayısıyla da, bu ideolojik ve felsefi saldırılar, bugün daha açıkça görüldüğü gibi, insanlığın düşünce kültür birikimine yönelik tarihte görülmedik boyutlarda bir tahribatı da içeriyordu.