yıllarında benimle beraber olmuş, sıcak vücudunun bütün kıvraklığı ile bana yaslanmış, uzun gecelerde soluğu soluğuma karışmış bir kadın benden kopuyordu da, benim kılım bile kıpırdamıyordu. Ben hiç direnmiyor, onu yeniden kazanmak için hiçbir şeye başvurmuyordum. Bu kadının temiz bir içgüdü ile gerçek insanda çok olağan saydığı o bir sürü şeyden hiçbiri yoktu benim duygularımda. İçimde başlayan uyuşmanın çok ilerlemiş olduğunu o gün fark ettim.
Akıp giden parlak sular üstünde kayıyor, hiçbir şeye tutunamıyor, kök salamıyordum. Bu soğuyuşta bir ölüşün, bir cesetleşmenin başladığını çok iyi biliyordum. Çürüyüşün kötü kokusu henüz çıkmamıştı, fakat önlenemeyecek bir uyuşma, bir katılaşma, korkunç ve buz gibi bir duygusuzluk, dış çöküşten öncenin, vücudun gerçek ölümünden önceki dakikalar başlamıştı.