‘İyi ve Kötü’nün Ötesinde’ (1856) ve ‘Ahlâkın Kökbilimi’ (1857) adlı kitaplarında amacı, eski ahlâkı yıkıp üstün-insan ahlâkına yol açmaktı. Bir ara yeniden filolog oldu ve yeni ahlâkını, kusursuz olmayan etimolojilerle desteklemeye çalıştı. Alman dilinde ‘kötü’ anlamına gelen iki kelime vardır, diyordu: ‘Schlecht’ ve ‘böse’ ‘Schlecht’ üst sınıfların, aşağı sınıflar için kullandığı bir deyimdi ve bayağı, âdi anlamına geliyordu. ‘Böse’ aşağı sınıfların üst sınıflar için kullandığı bir deyimdi ve iyi bilinmeyen, düzensiz, ayarsız, tehlikeli, muzır, zalim anlamına geliyordu. Napolyon ‘böse’ idi. Basit kimseler, bölücü bir güç gibi gördükleri, ayrıcalıklı bireyden korkuyorlardı. “Büyük adam halkın başına belâdır” diyen bir Çin atasözü vardır. Aynı biçimde ‘schlecht’ ile ‘böse’nin karşıtı ‘gut’un yani iyinin de iki anlamı vardı: Aristokratlar kullandı mı kuvvetli, cesur, güçlü, savaşçı, Tanrısal (gut, Tanrı demek olan Gott’dan geliyordu); halk kullandı mı da bilinen, sakin, zararsız, merhametli anlamına geliyordu.
Demek insan davranışının iki çelişken değerlendirmesi vardı, iki ahlâksal görüş ve ölçü: Biri ‘Herren – moral = Efendiler ahlâkı,’ öteki ‘Herden – moral = Sürü ahlâkı’ydı.